Deprem Bölgesi Dayanışmamız Engellenemez

Deprem Bölgesi Dayanışmamız Engellenemez

Antalya emek ve Demokrasi Güçleri tarafından deprem bölgesinde yaşanan hukuksuzluklara, dayanışmanın engellenmesine ve baskılara karşı Eğitim Sen Antalya Şubesi’nde basın toplantısı yapıldı .Basın metni bileşenler adına KESK Antalya Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü ,Şube başkanımız Nurettin SÖNMEZ tarafından okundu.

 

Deprem Bölgesi Dayanışmamız Engellenemez

Değerli Basın Emekçileri 11 ilimizi etkileyen depremin üzerinden 15 gün geçti.  Yıkılan binaların büyük bölümü enkaz halinde dururken, can kayıpları şimdiden resmi kayıtlara göre 41 bine dayandı. On binlerce insanımız hastanelerde tedavi görüyor. Yüzbinlerce insanımız ise büyüdükleri şehirleri zorluklar içerisinde terk etti.

Bu kara tablo içerisinde iktidarın uyguladığı kamplaştıran, ayrıştıran, partizan politikalarına karşın ülkemiz insanlarının dayanışması, sivil yardım ağlarının deprem illerini sarması tarihe not düşülen önemli gelişmelerdendir. Halkın özveriyle gösterdiği bu dayanışma çabası iktidarın beceriksizliğini görünür hale getirmiştir.  Bu noktada iktidar; toplumsal dayanışma ağlarının, emek ve meslek örgütlerinin, demokrasi güçlerinin yardım çalışmalarını engelleyerek yardım kamyonlarına, yardım malzemelerinin bulunduğu depolara el koymaya başlamıştır. Pazarcık’ta Cemevinde toplanan yardımlara el konulması, dağıtımının engellenmesi, kamyonlara itina ile yüklenmiş gıda maddelerinin kamyonun damperi kaldırılarak indirilmesi ve kullanılamaz hale getirilmesi sağlıklı bir kafanın yapacağı uygulamalar değildir. Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyoruz. Halkın dayanışmasını engellemeyin. Tırlardaki dayanışma malzemelerine el koyma, dağıtımları engelleme gibi uygulamalara son verin.

Depremden sonra ilk yapılan bölgede OHAL ilan edilmesi olmuştur. İktidar uygulamalarıyla olağanüstü halli ülkenin bütününe yayma çabası içersindedir. Bu yaklaşımı asla kabul etmeyeceğimizi birkez daha vurguluyoruz.

İktidar aynı zamanda sistematik olarak depremin sonuçlarının ağır olmasının ve müdahalede geç kalınmasının ölümcül sonuçlar doğurmasında devletin bir şirket gibi yönetilmesinin, iktidarın devleti adeta inşaat şirketlerine teslim etmesinin, denetimsizliğin, kamuya ve yatırımlara yeterince bütçe ayrılmamasının vb belirleyici etkisini gözlerden uzak tutmak istemektedir. Eğer bugün kamu hizmetleri çökme noktasına gelmişse ve müteahhitler bu kadar pervasızca ve kontrolsüzce binalar dikmiş, bu binalar on binlerce insanımıza mezar olmuşsa herkesten önce bu sistemi kuranlar ve nemalananlar hesap vermelidir.

Bilim insanlarının bölgeye yönelik yıllardır dile getirdikleri deprem tespitlerine rağmen deprem gerçeğini görmezden gelen kent planlaması, imar ve yapı denetim çalışmaları yaşadığımız büyük felakete adeta davetiye çıkarmıştır.

En son 1999 depremi sonrasında oluşan toplumsal duyarlılığı da değerlendirerek ülke genelinde deprem gerçeğine uygun kentleşme politikaları ile buna bağlı imar planları ve yapı denetim faaliyetlerinin hayata geçirilmesi gerekirken; depremden sonra iktidara gelen AKP hükümetleri bunun tam tersini yapmış, kentlerimizi deprem gerçeğinden uzak sadece ranta dayalı plansız yapılaşma ve imar uygulamalarıyla beton yığınlarına dönüştürmüş, göstermelik yapı denetim faaliyetleriyle inşaat sektörünü gerekli bilimsel denetimden adeta muaf tutmuştur.

Devletin denetim yetkisinin özele devri ile mühendislik hizmetlerinin hiçleştirilmesi sadece rant üzerine kurulu bir yönetsel anlayışın ülkemize ve insanlarımıza yaşattığı bu acı tabloyu bir kez daha yaşamamıza neden olmuştur.

Deprem gibi doğal afet durumlarında devletin hızlı ve aktif müdahalede bulunabilmesi için kurulmuş AFAD’ın bilim insanlarının yıllardır dile getirdiği deprem tahminlerine rağmen hemen hiç bir ciddi hazırlığının olmaması deprem sonrası müdahalelerin gecikmesine ve yetersiz kalmasına bağlı olarak can kayıplarının çok daha fazla olmasına neden olmuştur.

Depremden hemen sonra ülke genelinde halkın sivil inisiyatifle adeta seferberlik ruhuyla yardım toplama ve destek kampanyalarına başlamış olması karşısında kamu adına bu yardımların ihtiyaç olan yerlere ulaşması konusunda koordinasyon görevi ve desteği vermesi gereken siyasi iktidarın bunun yerine yardımları tek elde toplamaya çalışması, sivil inisiyatiflere ve yerel yönetimlere müdahalelere varan engellemelerde bulunması başta köyler ve ilçeler olmak üzere deprem nedeniyle yıkılmış birçok yere yardımların ulaşmasında gecikme ve eksikler yaşanmasına neden olmuştur.

Deprem bölgelerinde yaşanan linç girişimleri, sokaklarda ve karakollarda gerçekleştiği iddia edilen işkence vakaları derhal sonlandırılmalıdır. Yağma, hırsızlık ne kadar suç ve büyük bir ahlaksızlık ise linç ve işkence de en az o kadar insanlık suçudur. Biz toplumsal öfkenin ve hesap sorma duygusunun belli merkezler ve kişiler üzerinden farklı kesimlere, özellikle de mülteci ve göçmenlere yönlendirilmek istendiğini gözlemliyoruz.

Depremin hemen arkasından başlamak üzere Antalya’ya da onbinlerce depremzede gelmiş, bu depremzedelerin bir bölümü otellere ve yurtlara yerleştirilmiştir. Yerleştirmelerde özellikle mülteci ailelerin çocukları ile birlikte sokakta kaldıkları görülmektedir. Böyle bir ayrımcılığın yaşanıyor olması kabul edilemez.

Deprem sonrası YÖK’ün aldığı kararla üniversiteler uzaktan eğitime geçirilmiş ve öğrenciler barındıkları KYK yurtlarından dışarı bırakılmışlardır. Oysa çeşitli dini vakıflara ait yurtlarda aynı uygulama yapılmamış, bu yurtların tamamı depremzedelere açılmamıştır. Buradan da anlaşılıyor ki her zorlukla karşılaşıldığında ilk gözden çıkarılan eğitim olmaktadır. Bir taraftan üniversitelerde uzaktan eğitime geçilirken, diğer taraftan can pazarının yaşandığı deprem bölgelerine çadırdan 4-6 yaş kuran kursları açılmaktadır. Depremi yaşamış, yakınlarını kaybetmiş çocukların öncelikle psikolojik desteğe ihtiyaçları vardır. Depremin yarattığı yıkım ve ağır psikolojik travmanın çocuklar ve gençler üzerinde yarattığı olumsuz etkileri en aza indirmenin yolu, en kısa sürede günlük yaşama dönmek ve güvenli bir yaşam için atılması gereken adımları an hızlı şekilde atmaktır. Bu nedenle kentimize sığınan çocukların ve gençlerin sağlıklı bir şekilde eğitim süreçlerine dahil olmaları için her türlü çalışmanın yapılması gerekmektedir.

Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri olarak hem kentimize gelen depremzedelerle hem de deprem bölgesindeki depremzedelerle dayanışmasına devam edecektir. Bu nedenle çalışmaları yürütmek için Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri Deprem Kriz Koordinasyonu ’nu oluşturmuştur.

Dayanışma Yaşatır.

Sendikamızdan Haberler